ERASMUS ve Hibe Sorunu
2021-2022 Erasmus Öğrenci hareketliliği geçtiğimiz eylül ayında başladı. Türkiye’nin birçok üniversitesinden öğrenci, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde eğitim almak ya da staj yapmak için Avrupa’ya çoktan gitti, yerleşti. Ancak çok da beklemedikleri bir durumla karşılaştılar.
Duruma tam hakim olmayanlar için özetleyelim; Erasmus, Avrupa Birliği tarafından fonlanan bir öğrenci değişimi programı. Bu program kapsamında Avrupa’ya giden gençlerimizin birçoğu, hibe dediğimiz finansal destekle orada yaşamını sürdürebiliyor. Aslına bakarsanız, orta-alt gelir grubundaki bir ailenin çocuğunun yurtdışına çıkması ancak bu destekle mümkün olabiliyor. Genelde hibe bir öğrencinin konaklama, gıda, iletişim, ulaşım gibi temel giderlerine yetiyor. Dana önceki dönemlerde öğrenciler, öğrenim hareketliliğine katılmadan bu hibeyi alırlar ve yurtdışına öyle giderlerdi. Bu seneyse bu durumda bir değişiklik oldu.
Değişikliğin sebebini anlatmadan önce mevcut durumda nasıl bir tabloyla karşı karşıya olduğumuza bakmakta yarar var. Öğrenciler, yurtdışına gitmeden önce okullarıyla bir hibe sözleşmesi imzaladılar. Erasmus hareketliliği kapsamında hibe alacak her genç bu sözleşmeyi imzalamak zorunda. Bu hibe sözleşmesinde ne kadar süreyle kaç Euro üzerinden destek alacakları belirtiliyor. Diğer senelerden farklı olarak, bu sene gidecek öğrencilere okulları tarafından hibe desteğinin biraz geç yatabileceği konusunda bilgilendirme yapıldı. Normalde ekim gibi yatan desteğin öğrencilere ulaştırılmasının kasım ortasını bulabileceği söylendi. Ancak söylendiği gibi olmadı. Kasım ortası olmasına rağmen pek çok öğrenci belirtilen desteği alamadı.
Sosyal medyada bu konu, İTÜ tarafından öğrencilerine gönderilen bir e-postayla gündeme oturdu. İTÜ, öğrencilerine her ne kadar süreyle gitmiş olursa olsun 2.5 aylık bir ödeme yapacağını belirtince öğrencilerinin haklı tepkisiyle karşılaştı. Bir okulun öğrencisine ne kadar süreyle ödeme yapacağı, hibe sözleşmesinde süre ve miktar olarak belirtilmekte. İTÜ, öğrencilerinin durumu bildiğini iddia etse de konuştuğumuz pek çok öğrenci hibe sözleşmesini 4.5 ay veya daha uzun süreli imzaladığını belirtiyor. Bunu tespit etmek de çok zor değil, hibe sözleşmesinin bir örneği okulda dururken diğeri de öğrenciye veriliyor. Yani İTÜ’nün hangi öğrencisiyle ne kadarlık bir sözleşme yaptığı biliniyor ve 2.5 aylık ödeme yapması pek çok öğrenci için katlanılması zor maddi yüke sebep oluyor. Öğrenim hareketliliğini 1 dönem yapan öğrenciler en az 5 ay, 2 dönem yapanlarsa en az 10 ay yurtdışında kalmak zorunda. Bu sebeple yurtlarıyla ve ev sahipleriyle çoktan kontratlarını imzaladılar, gidecekleri ülkelere gittiler ve gittikleri ülkede birçok yere borçlandılar. Bütçesini buna göre ayarlayıp giden orta-alt gelir düzeyinden birçok öğrencinin birikimi eridi. Bir kısmı geri dönerken diğerleri de gittikleri ülkelerde kaçak çalışmanın planlarını yapıyor. 2.5 Aylık hibe sorunu esasen İTÜ’ye özel bir durum. Kaç tane öğrencinin yurtdışına gönderilebileceği henüz Türkiye Ulusal Ajansıyla yapılan anlaşmayla kesinleşmemişken İTÜ’nün inisiyatif alıp sayıca daha fazla öğrenciyi öğrenim hareketliliğine dahil etmesinden kaynaklanıyor. İTÜ de bir noktada bunu yapmaya mecbur kalıyor çünkü ilgili anlaşmanın imzalanması epey ileri bir tarihe sarkıyor. Sorun da aslında tam olarak bu gecikme.
İTÜ’deki bir e-postayla gündeme getirilen hibe sorunu sanılanın aksine şu anda daha çok öğrencinin sorunu, çünkü diğer üniversitelerde de hibelerin yatırılmasıyla ilgili süreçte sıkıntılar yaşanıyor.
İTÜ’deki yaşananlar üstüne Türkiye’de hibelerin dağıtımından sorumlu olan Ulusal Ajans konuyla ilgili 29 Eylül tarihinde bir açıklama yaptı. Ancak açıklamada öğrencilerin hibelerine ne zaman ulaşabileceği hakkında bir bilgi verilmedi.
Peki Bu Gecikme Neden Kaynaklandı?
Ulusal Ajans tarafından bilgi isteyen öğrencilere belirtildiğine göre Türkiye’nin AB programlarına katılımına ilişkin anlaşma 27 Ekim 2021 tarihinde imzalanmış bulunmaktadır. Anlaşmanın imzalanmasını takiben yapılması gereken bir dizi bürokratik işlem bulunmakta. Bu işlemlerin ne zaman sonuçlanacağı ve hibe desteğinin ne zaman alınacağına ilişkin bir tarih açıklaması yapılmamıştır. Anlaşmaların bu kadar geç imzalanmasının iki temel sebebi mevcut. Bir tanesi Covid-19 sebebiyle sürecin aksaması, ikincisi ve daha da önemli olanı ise bu senenin geçiş yılı olması. Geçiş yıllarında ülkelerin Erasmus hibe tutarları ve toplam bütçeleri önümüzdeki 6 yıl için belirlenir. Yani 2021-2027 Erasmus öğrenci hareketliliği programının planı ve anlaşması bu yıl içerisinde yapılmaktadır. Bu da anlaşma metninin ve müzakerelerin daha kapsamlı olmasına ve de sürecin ister istemez sarkmasına neden olmuştur.
Avrupa Birliği Komisyonu’na yönelttiğimiz soruya ise 19 Kasım 2021 tarihinde cevap geldi. Kendileri durumun farkında olduğunu ve bu konu hakkında Ulusal Ajans’la iletişim içerisinde olduklarını ancak hibelerin dağıtılması ve zamanlaması konusu da dahil her türlü işleyişe ilişkin ulusal ajansın tam yetkili olarak sorumlu olduğunu belirttiler. Bu konu hakkında Türkiye ulusal ajansıyla irtibat içerisinde olmamız tavsiye edilmiş. Geçiş yılında bulunmamız ve AB üye ülkesi olmamamız sebebiyle hibelerin transferinde güçlük yaşandığı ve anlaşmanın ancak 27 Ekim 2021 tarihinde imzalandığı doğrulanmış. Komisyon aynı zamanda yıl sonuna kadar paranın bu ülkelere ulaşması için yoğun çaba harcadıkları da belirtmiş.
Tüm bu bilgilerden çıkarttığımız iki temel sonuç var: birincisi hibelerin ulusal ajansa transferi çeşitli sebeplerle gecikmiş ve henüz gerçekleşmemiş, ikincisi en iyi ihtimalle hibeler yıl sonunda öğrencilerin hesaplarına geçecek. Bu kış döneminde Erasmus programından faydalanan bir öğrencinin öğrenim hareketliliğinin bitmesine ancak bir ay kala planladığı paraya ulaşabilmesi demek.
Erasmus, herhangi bir sermayesi olmayan, orta-alt gelir düzeyindeki öğrencilerin yurtdışını görebilmek için ellerindeki en kıymetli fırsat. Hibelerin ne zaman yatırılacağının gençlerle paylaşılmaması ve Ulusal Ajans tarafından bu konuda bir inisiyatif alınmaması kur sebebiyle her gün beli bükülen bazı gençlerin Türkiye’ye dönmesine bazı gençlerinse bu süreçte eğitimlerine ve gelişimlerine odaklanamamalarına yol açtı.
Peki Üniversiteler Ne Yaptı?
Bildiğimiz kadarıyla Galatasaray Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi öğrencilerine kendi öz kaynaklarından hibenin tamamını kapsayan bir ödeme yaparken, İTÜ sadece 2.5 aylık bir ödeme yaptı. Bazı üniversitelerin hiç ödeme yapmadığı ve gençleri gittikleri ülkelerde kendi kaderine terk ettiği biliniyor.
Ne Olmalıydı?
Erasmus hibe tutarı, bireysel olarak bir öğrencinin bütçesini çok zorlayacak ve hatta karşılayamayacağı bir miktar. Oysa şu anda hareketlilik kapsamında olan tüm öğrencilerin ihtiyacı olacak hibe tutarı devlet bütçesi göz önüne alındığında devletin katlanabileceği bir külfet. Küçük bir hesap yapıyoruz:
- Türkiye’den 2017 yılında Erasmus’tan faydalanan öğrenci sayısı 15.000 kişiyi bulmuş. Bu sayının 2021’e kadar neredeyse ikiye katlandığını düşünelim. 25.000 kişi 2021 yılı için bu programdan faydalanıyor olsun.
- Bu öğrencilerden yarısından daha azı Erasmus Programından kış döneminde faydalanmayı tercih ediyor. Hatırı sayılır bir bölümü yazın öğrenci hareketliliğine katılım gösteriyor. Bu sayının önemli bir kısmı da bir iki aylık staj deneyimi için geliyor. En kötü senaryoyu düşünüp yine de elimizde veri olmadığından bu sayının yarısı öğrenim hareketliliğine kışın katılıyor diyelim. 12.500 öğrencinin 2021 Eylül itibariyle parasının yatırılması gerekiyordu.
- Öğrenciler birinci grup ve ikinci grup öğrenciler olarak ikiye ayrılıyor. İlk grupta olan ve daha pahalı ülkeye giden öğrencilere ilk aşamada 2100 Euro’luk ödeme yapılacakken, ikinci grup öğrencilere 1600 Euro’luk bir ödeme yapılması gerekiyor. Hadi biz tüm öğrencilerin en pahalı ülkelere gittiğini düşünelim.
- Öğrencilerin hareketliliğe başladığı olan 1 Eylül itibariyle Euro kuru 9.82 TL.
- Ulusal Ajans eğer eylül ayında inisiyatif alsaydı en kötü ihtimalle 236 milyon liralık bir kaynak ayırarak gençlerin maddi sorun yaşamadan bu hareketliliğe katılmasını sağlayabilirdi. Bu cumhurbaşkanlığı sarayının 25 günlük gideriyken, Diyanet’in bütçesinin sadece yüzde 16’sı.
Üniversiteler kendi kaynaklarından bir bütçe ayırıp öğrencilerine göndermeye çalışıyor ama özellikle devlet üniversitelerinin, maddi olarak sıkıntılı günler yaşadığı açıkça bilinirken öğrencilerini ne kadar destekleyebiliyor olduğu meçhul. Ülke içerisindeki ekonomik durum bu kadar kırılganken öğrenim hareketliliği boyunca AB’den paranın gelmesini beklemesi gereken kişiler öğrenciler miydi yoksa elini taşın altına koyması gereken devlet mi? Sorunun cevabını sizlere bırakıyoruz.